Ekonomik büyüme, genellikle bir ülkenin gelişimi ve refahı için olumlu bir gösterge olarak değerlendirilir. Ancak, ekonomik büyümenin tarım sektörü üzerindeki etkileri oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Türkiye gibi tarıma dayalı ekonomilere sahip ülkelerde, büyüme oranlarının artması beklenir ki bu durum tarım sektörüne de olumlu yönde yansımalıdır. Fakat, son yıllarda yaşananlar tam tersini gösteriyor. Ekonomik büyüme, tarımı kurtaramıyor, aksine tarım sektöründe ciddi sorunlar meydana getiriyor. Bu durumun altında yatan sebeplerin ve etkilerin detaylı bir şekilde incelenmesi, hem tarım sektörünün geleceği hem de ülke ekonomisi açısından büyük bir önem taşıyor.
Ekonomik büyüme, bir ülkenin belirli bir dönemdeki toplam mal ve hizmet üretiminde yaşanan artışı ifade eder. Genellikle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) ile ölçülür. Büyümenin sağlandığı bir ortamda, işsizlik oranının düşmesi, yatırımların artması, tüketimin yükselmesi beklenir. Ancak, tarım sektöründe faaliyet gösteren çiftçilerin yaşam kalitelerinin ve kazançlarının aynı oranda artmadığı görülmektedir. Bunun birçok nedeni bulunmaktadır.
Öncelikle, ekonomik büyüme genellikle sanayi ve hizmet sektörleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle, hükümet politikaları ve yatırımları daha çok bu alanlara yönelmektedir. Tarım, çoğu zaman göz ardı edilir. Örneğin, yüksek teknoloji yatırımları, tarımda sağlanan verimlilik artışını sağlayacak kadar önemli olmaktan uzaktır. Tarım sektörü, teknolojinin gerisinde kalırken, ekonomik büyüme hızla artmakta ve bu durum, tarımın zarara uğramasına neden olmaktadır.
Bir diğer önemli nokta ise, gelir adaletsizliği. Ekonomik büyümenin sağlandığı bir ortamda, gelir dağılımında adalet sağlanmazsa, tarım sektöründeki çalışanların bu büyümeden faydalanamayacağı açıktır. Ayrıca, tarımsal üretim için gerekli olan girdilerin (gübre, mazot, sulama) fiyatlarının artması, çiftçileri zor durumda bırakmakta ve tarımsal üretimi kısıtlamaktadır. Böylece, ekonomik büyüme bir yan etkide bulunurken, tarım sektörü olumsuz etkilenmektedir.
Büyüme ile birlikte tarım sektöründe dönüşüm gerekliliği de ortaya çıkmaktadır. Küresel düzeyde tarımsal rekabetin artması, yerli ürünlerin pazardaki konumunu zorlaştırmakta. Tarımda değişim ve dönüşüme ihtiyaç olduğu bir gerçek. Ancak, bu noktada iktidarların izlediği politikalar büyük önem taşıyor. Tarım politikaları sıkça değiştiğinden, çiftçiler bu değişimlere ayak uydurmakta zorlanırken, bir yandan da mevcut kurumsal yapıların yetersiz kalması, güven ortamını zedelemekte. Çiftçiler, bu belirsizlik ortamında yatırım yapmaktan kaçınmakta, sonuç olarak üretim azalmaktadır.
Ayrıca, tarım sektöründe yaşanan kurumsal sorunlar da göz ardı edilmemelidir. Tarımda kooperatifleşmenin yetersizliği, çiftçilerin birleşerek daha güçlü bir yapı oluşturmasını engellemekte, dolayısıyla karar alma yetkileri de azalmaktadır. Ekonomik büyüme sağlansa dahi, bu durum tarım alanında sürdürülebilir bir gelişmeyi mümkün kılmamakta. Kooperatifler, tarımsal üretimi bir araya getirerek güçlendirecek bir yapı oluşturabilir, bu sayede kaynakların daha verimli kullanılması sağlanabilir.
Sonuç olarak, ekonomik büyüme verilerine bakıldığında, tarım sektöründeki olumsuz gelişmelerin nedenleri arasında sanayi ve hizmet sektörlerine olan aşırı odaklanma, gelir eşitsizliği ve kurumsal sorunlar başı çekmektedir. Bu sorunlar çözülmeden, sadece ekonomik büyümeye odaklanmak, tarım sektörünün geleceği açısından büyük riskler taşımaktadır. Tarımın desteklenmesi, artırılacak yatırımlar ve doğru politikalar ile mümkün olabilir. Türkiye gibi tarıma dayalı bir ekonomi için, tarımın rehabilitasyonu, sadece ekonomik büyüme açısından değil, ülkenin gıda güvenliği ve toplumsal refahı açısından da hayati bir öneme sahip olmaktadır.