İstanbul’un gürültülü yaşamının yanı sıra, kente yaklaşık bir buçuk saat uzaklıkta bulunan ormanlık alanlar, birçok ailenin geçim kaynağı haline gelmiş durumda. Her hafta sonu, zor şartlar altında yaşam mücadelesi veren bu aileler, kilosu 250 liradan satışa sunulan mantar, ot ve çeşitli şifalı bitkileri toplamak için sabahın erken saatlerinde yola çıkıyor. İstanbul’un doğal zenginlikleri, hem bu ailelere ekonomik bir destek sağlıyor hem de gıda pazarında önemli bir yer tutuyor. Ancak bu zorlu yolculuk, yalnızca maddi kazançla sınırlı değil; aynı zamanda fiziksel dayanıklılık ve kararlılık gerektiriyor.
Ailelerin topladığı doğal ürünlerin arasında özellikle mantar ve çeşitli yemlik otlar öne çıkıyor. Her biri uzmanlık ve bilgi gerektiren bu ürünleri toplamak için, aile üyeleri sabahın çok erken saatlerinde yola koyuluyor. Bu yolculuk, ortalama 5 saat sürüyor. Aileler, zorlu doğa şartları ile başa çıkarken, aynı zamanda güvenli bir ürün toplama süreci geçiriyor. Doğada yanlış mantar veya bitki toplamanın sonuçları oldukça ağır olabilir, bu nedenle bu ailenin bazı üyeleri, deneyimlerini paylaşıyor ve yeni başlayanlara rehberlik ediyor. Ayrıca, bu ürünlerin toplandığı alanlarda artan insan trafiği, doğal yaşamın dengesi açısından da önemli bir sorun teşkil ediyor. İnsanların, doğanın sunduğu bu zenginlikleri sürdürülebilir biçimde kullanabilmesi için gerekli tedbirleri alması gerekiyor.
Mantarı ve diğer doğal ürünleri toplayan aileler, sadece bu işten ekonomik kazanç sağlamıyorlar; aynı zamanda topladıkları ürünleri adeta birer sanat eseri gibi değerlendiriyorlar. Bu ürünler, yerel pazarlar ve restoranlar için oldukça cazip. Kilosu 250 liradan satılan mantarlar, sadece ailelerin geçim kaynağının ötesinde, aynı zamanda İstanbul’un gıda kültürüne de katkı sağlıyor. Ancak talebin yüksek olması, birçok kişinin bu alanda çalışmaya yönelmesine neden oluyor. Bu durum, rekabeti arttırırken, yerel halkın doğal ürünlere olan bağımlılığını da derinleştiriyor.
Aileler, topladıkları ürünleri satarken, sahi olan böyle bir işin hem maddi hem de manevi boyutlarının bulunduğunu belirtiyor. Sosyal bir sorumluluk bilinci ile hareket eden bu aileler, topladıkları ürünleri sadece kendi geçimlerini sağlamak için değil, aynı zamanda üzerinde çalıştıkları doğal zenginlikleri korumak ve gelecek nesillerle paylaşmak için de topluyorlar. Toplama süreci sonunda, ailelerin yüzlerindeki mutluluk ve tatmin, bu zorlu yolculuğun ne kadar değerli olduğunu kanıtlar nitelikte.
Sonuç olarak, İstanbul’un ormanlarında gıda toplama süreci, yalnızca geçim kaynağı yaratmakla kalmıyor; aynı zamanda insanları doğayla yeniden bağ kurmaya teşvik ediyor. Doğanın sunduğu nimetleri kullanırken, sorumlu bir yaklaşım benimsemek ve çevreye duyarlı olmak, bu ailelerin temel felsefesini oluşturuyor. Yüzyıllardır süregelen bu gelenek, İstanbul’un kültürel zenginliğini ve doğanın korunmasını sağlamak açısından oldukça önemli bir rol üstleniyor. Böylelikle, hem aileler hem de İstanbul’un ekosistemi için sürdürülebilir bir gelecek mümkün hale geliyor.